Doğada hiçbir şey simetrik ve kusursuz olamaz.

Bir şeyin simetrik olması için kusursuz bir üretim ile katı kalıplar gerekir. Doğada bunların ikisinin bir arada olması çok mümkün değil. Örneğin, vücudunuzun her iki yarısı yaklaşık olarak simetriktir yani diğer bir deyişle asimetriktir ancak günlük yaşantınızda bunu fark edemezsiniz. Çünkü bilinçaltınız, bu verileri yüzün asimetrik özellikleriyle bütün olarak algılar ve o şekilde kaydeder. Aynaya baktığınızda ise kendinizi farklı açılardan gördüğünüz için yüzünüzün simetrik olduğunu düşünürsünüz. Aslında aynada gördüğünüz şey gerçek görüntünüz değil, sadece yansıyan görüntünüzdür.

Görüntünüzü simetrik sanmanızın arkasında maruz kalma etkisi de var.

Maruz kalma etkisi psikolojik bir olgu. Bu psikolojik olguya göre bir şeyi ne kadar sık görürseniz ya da ona ne kadar çok maruz kalırsanız onunla ilgili o kadar olumlu tepki geliştirirsiniz. Sıkça maruz kaldığınız şey yüzünüz olabileceği gibi bir şekil, ürün ya da slogan da olabilir. Aynadaki görüntünüz her zaman terstir. Örneğin, sağ gözünüz aslında aynadaki yansımanızın sol tarafında yer alır. Yine de aynaya çok sık bakan biriyseniz beyniniz aynadaki görüntünüze daha alışık olur.

Fotoğraflarda ise ayar yapmadığınız takdirde tersine çevrilmemiş bir kare görürsünüz.

Fotoğraflara ya da aynaya sık bakıyorsanız yüzünüzle ilgili asimetrilerin yüzünüzün hangi tarafında olduğunu zaman içerisinde kanıksarsınız. Başkalarıysa sizi aynadaki yansımanız gibi zıt görmedikleri için kendinizi güzel bulmadığınız fotoğraflarınızı beğenebilir. Muhtemelen aynalara fotoğraflarınızdan daha çok baktığınız için aynadaki görüntünüz sizi yanıltır. Bu nedenle fotoğraflarda kendinizi garip görürsünüz. Oysa kendinizi çirkin görmemeli, sadece aynadaki görüntünüz ile fotoğraflardakinin farklı olduğunu kabullenmelisiniz.

Bireysel abartı etkisi sizi yanıltıyor olabilir.

Fiziksel özelliklerinize yönelik algınız, fotoğraf ve aynanın yansıttığından daha olumlu yönde olabilir çünkü beyniniz bir şeyleri abartmaya meyillidir. Bunun kanıtlayan bir araştırma da var. Chicago Üniversitesinde yapılan bir araştırmada katılımcıların en güzel ve en kötü çıktığı fotoğraflar seçilerek onlara, kendilerini hangi fotoğrafta gerçeğe daha yakın gördükleri soruldu. Katılımcıların çoğu objektif davranmayarak en güzel ve çekici fotoğraflarını seçtiler.

Işık etkisini de göz ardı etmemek gerek.

Beyniniz aynaya baktığınızda aydınlatma farklarını fark edemeyecek biçimde çalışır. Beyniniz, normal olanın o olduğunu düşünür ama kameralar öyle değildir. Bu nedenle fotoğraflarda ışığa daha çok dikkat edilir. Fotoğraf makinesi kamerası; bütün renkleri, ışıkları, gölgeleri yakaladığı için iyi ayarlanmış ışıkta çekilmiş fotoğraflarda daha iyi görünürsünüz.

Aynada fotoğraflardan daha az detay görürsünüz.

Fotoğraflarınızda yüzünüzdeki en küçük ayrıntıları bile görebilirsiniz. Oysa aynaya baktığınızda burun, göz ve ağız gibi belirli noktalara odaklanırsınız ancak hepsinin birleşince nasıl göründüğüne fazla dikkat etmezsiniz. Dolayısıyla aynada belli bir noktaya odaklandığınız için daha güzel göründüğünüzü düşünürsünüz. Fotoğraf çekimi için poz verdiğinizde ise saçınıza, yüzünüze, duruşunuza, kısacası bütün küçük detaylara dikkat etmeniz gerekir.

Fotoğraflarda çevre baskısının etkisi büyük.

Araştırmacı Nolan Feeney’e göre insanlar, dışarıda fotoğraf çektirirken kendilerini güvensiz hissederler ve yüzlerine yapay bir gülümseme yerleştirerek poz verirler. Fotoğraflarını sosyal medyada paylaştıkları için üzerlerinde büyük bir baskı hissederler. Halbuki aynaya kendilerini güvenli hissettikleri ortamlarda baktıklarından daha rahat olurlar ve bu nedenle aynada daha güzel görünürler.

Fotoğraf çekilmeden önce aynada beğenmediğiniz yerlere direkt olarak müdahale edebilirsiniz.

Bazıları, çoğunluğun aksine, fotoğraflarda daha güzel göründüklerini düşünürler. Çünkü fotoğraf çekmeden önce aynadaki görüntülerini kontrol ederek beğenmedikleri yerlerini düzeltirler. Sonra da poz verme hilelerine başvururlar. Bu sayede aynadakinden çok daha iyi görüntüler elde edebilirler.