1. ANASAYFA

  2. Kültür ve Tarih

  3. Deli Aytenin acı dolu hikayesi
Deli Aytenin acı dolu hikayesi

Deli Aytenin acı dolu hikayesi

Bazı Bursalıların bilmediği, bazılarının ise çok duygulandığı bir hikâyedir Deli Ayten’in hikâyesi. Uzun yıllardır adından hala söz ettiren ve anıldığında yüzlerde tebessüm ettiren deli Ayten’in hikâyesini daha önce duymuş muydunuz?

Deli Ayten Kimdir?

Ayten Şenaşık, Bursa’nın Kamberler Mahallesi’nde fakir bir roman ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelir. Hayata küçük bir kulübede gözlerini açan Ayten’i çok derin acılar bekler. Yaşadığı fakirlikler dolu yaşamı birçok sıkıntıyı da beraberinde getirmiş olmalı ki rivayetlere göre çok yoksulluk çektiği söylenilir. Genç yaşlarında geçirdiği menenjit hastalığı, Ayten’in hayatını alt üst etmekle kalmaz, elde olmayan imkânlardan dolayı da tedavileri yetersiz bırakır. Ayten’in sağlığındaki kötüleşme bununla birlikte kaçınılmaz olur. Menenjit hastalığına karşı süregelen mücadelesi, Ayten’i iyileştiremez ve onun hayatının bir daha asla aynı olmasını sağlayamaz bu hastalık. Genç yaşta yaşadığı zorluklara rağmen, Ayten’in kalbindeki sevgi ve umut hiç solmazdı. Ailesine duyduğu sevgi ve sorumluluk duygusu, onu ayakta tutan en önemli faktördü. Kulübede geçen günler, Ayten’i karakterini güçlendirmiş, ona hayatın en karanlık anlarında bile gülebilmeyi öğretmişti.

Ancak menenjit hastalığına karşı verdiği mücadelede başarılı olamayarak sağlığını kalıcı olarak kaybeder. Yaşadığı onca acıya rağmen güzelliklerin olabileceğine inandı Ayten. 13-14 yaşlarında, mahalleden alkolik Hasan Cümbüşe âşık oldu. Onunla evlenmek ve onunla birlikte yaşam sürdürmek istedi. Hasan, Ayten’den 5 yaş büyük ve alkol sorunuyla başa çıkmakta zorlanan birisiydi. Ailesi’nin tepkisini tahmin etse de düşüncelerini söyleyen Ayten, olumsuz bir yanıt alır. Çünkü ailesi, hasta bir kızın bir alkolikle evlenmesinin nasıl bir sonuç doğuracağını biliyordu. Hasan’ın içki sorunu, kızlarına nasıl bakabileceği konusunda şüpheler yaratıyordu, ancak Ayten’in kalbindeki aşk bu engelleri aşacağını düşündü. Ayten, ailesinin endişelerine aldırmadan, daha da çok üzülüp hastalığını derinleştirdi. Ailesi, onu korumak ve sağlığını düşünerek doktora götürmeye karar verdiler.

Doktor ise hastalığının ilerlediğini belirterek, ’’Beki sevdiği ile evlenirse ancak düzelme ihtimali olabilir’ ’dedi. Bu sözler üzerine ailesi, Ayten’in evlenmesine izin vermek zorunda kaldılar. Artık Ayten’in, sevdiğiyle arasında hiçbir engel yoktu. Gerçekte en büyük engel, Ayten’in hastalığıydı, fakat bu gerçeği o zamanlar tahmin edemedi. Evlilik aşamaları tamamlandığında, Ayten, dillere destan olan, şen şakrak bir düğünle evlendi. Ancak evliliği, beklediği mutluluğu getiremedi. Hasan’ın alkol sorunu ve Ayten’in hastalığı, evliliklerini zorlu bir mücadeleye dönüştü. Ama Ayten, aşkının gücüyle bu zorlukları aşmaya çalışacaktı. Bu süreçte yaşadığı sıkıntılara rağmen, Ayten’in kalbindeki sevgi ve umut hiç eksilmedi. Evliliğinin ilk gününden itibaren sıkıntılarla dolu bir evlilik yaşanmaya başlandı. Kendi akıl sağlığı iyi olmayan Ayten kör kütük âşık olduğu kişinin onu sevmesini istiyordu fakat istekleri hiçbir zaman olmadı.

Alkolik hasan Ayten’in durumundan yakınıp çeşitli tartışmalarla arada evi terk ediyordu. Rivayetlere göre kendisine şiddet gösterdiği de konuşulmaktadır. Bu durumlardan daha da kötü olan Ayten hala ona kör kütük âşık olmaya devam etti. O kadar âşıktı ki onun için her şeyden hatta kendinden bile vazgeçti. Düşünceleri onu daha çok yoruyor ve kötüleştiriyordu. Günün birinde daha fazla dayanamayıp evliliği yürütemeyeceğini söyleyen Hasan Cümbüş eşyalarını alıp bir daha dönmemek üzere evi terk etmişti. Terkedilen Ayten’i artık kimse tutamazdı çünkü kaybedeceği hiçbir şey kalmamıştı. Ertesi günden itibaren eşinin davul ve cümbüşünü alarak sokaklara döküldü başka bir rivayete göre ‘‘Hasan’ım neredesin Hasan’ım’ ’cümlelerini söyleyerek Bursa’nın her noktasını karış karış gezmişti. Hasan Cümbüş ise kendini meyhanelere vermişti. Çok içiyordu ve sonunun buradan geleceğini bilmiyordu. Günlerden bir akşam meyhane masasında ölü bulunan Hasan Cümbüş ’ün acı haberini alan Ayten’i artık bu hayata hiçbir şey bağlayamadı. Terk etmesinin ardından izleri hala acıtırken bu haber ile akıl sağlığını komple kaybetmeye başladı. Her gece gündüz dışarlarda dolaşan Deli Ayten’i acısıyla herkes tanımaya başlıyordu. Bazıları onu çok seviyor bazıları ise ‘‘Deli ile uğraşılmaz’’ diyorlardı. Günlerce gezen Deli Ayten’in evlilik yıl dönümü gelmişti. Yıl dönümde en güzel kıyafetlerini giyen ve rujunu süren Deli Ayten cümbüşünü de parlatmıştı. Hala eşine olan aşkına saygı duyan Ayten’in hayatı bir aşktı.

Gezdiği esnaflar onun bu haline çok üzülüyorlardı. Dükkânlarına çağırıp buraya da gel Deli Ayten diye davet ederler çay söylerlerdi. Cümbüşünü çalan Deli Ayten hem onları eğlendirir, esnaflarda onun sayesinde eğlenirlerdi. Sevenlerinin aksine de onunla uğraşanlar da vardı. Normalde sakin olan Ayten kendisiyle uğraşıldığını anladığı anda hırçınlaşır ve onlara taş fırlatırdı. Kendisinden büyük olan yaşlılara ‘‘Parlak Moruk’’ diyerek dalga geçer, dönemin delikanlı erkeklerinin ise yanaklarından makas alırdı. Bu durumdan memnun olanlar da vardı tabii ki. Her geçen gün seveni artan Ayten’i artık tüm Bursa’da tanımayan kalmamıştı. Mahalleler, ilçeler, sokaklar... O dönemler Ayten’in bereketli olduğu konuşulmaya başlanmıştı. Tarihi kapalı çarşı ve devamında ki uzun çarşıda ki esnaflar her gün Ayten’i dükkânlarına davet etmeyi bekler olmuşlardı. Akıl sağlığı yerinde olsaydı çok sevinebileceği bir ün kazandırmıştı ona bu deli aşk. Günlerden o gün gelmişti ki cümbüşüyle sokaklarda gezen bir Ayten yok. Komşuları Ayten’i merak eder olmuşlar.

Normalde her sabah Ayten sokağa dökülür ve başlardı çalmaya. Merakların artması üzerine evine bakılmaya giden Ayten 12 Mart 1992 de hayatına gözlerini yummuştu. Onun ölmesi ile çoğu insanı bir üzüntü kaplamıştı o gün. Ama o sadece âşık olmuştu ve ne acılar yaşamıştı. Acıları artık sonsuza kadar sonlanmıştı. Sevenlerinin de toplanmasıyla Ahmet Daii Camisinde cenaze namazı kılınmıştı. Rivayetlere göre Bursa’da daha önce halktan bir kişinin bu kadar cenaze namazını kılan olmamıştı.3000 kişiyi aşkın olduğu söylenen günde dualar ve kuranlar eşliğinde toprağa gömülmüştü gitmişti ama arkasından sadece gözyaşları kalmıştı. Mezarı ise esnaflar arasında toplanan para ile yapılmıştı. Ayten’in ölümüyle birlikte, mahalledeki atmosfer değişmişti. Ancak onun anısını yaşatma çabaları devam ediyordu. Mahalle sakinleri, Ayten’in sevgi dolu gülüşünü, cümbüşünü ve sokaklarda yarattığı neşeyi unutamıyordu. Ayten’in yaşamış olduğu zorluklar ve aşk hikâyesi, Bursa’nın dört bir yanında konuşulan bir efsaneye dönüşmüştü. Ayten’in mezarı, mahalle sakinleri ve esnaflar tarafından sürekli olarak ziyaret ediliyordu. Kimi dualar okunuyor, kimi ise Ayten’e duydukları sevgiyi ifade ediyordu. Her yıl, ölüm yıl dönümünde mahallede bir anma töreni düzenliyor, Ayten’in yaşamı ve hatırası tüm mahalle sakinleri tarafından bir arada paylaşılıyordu. Mahalle esnafı, Ayten’in cümbüşünü yaşatma kararı almıştı. Cümbüş, her gün dükkânlarında çalınıyor ve Ayten’in enerjisiyle dolu melodiler sokakları süslüyordu.

Esnaflar arasında, Ayten’in yaşadığı günleri anlatan bir kitap yazma fikri ortaya çıkmıştı. Kitap, mahallede ki yaşlılardan gençlere kadar herkesin katkısıyla oluşturuluyordu.

Halk arasında ünlü olan Deli Ayten’in heykeli peki nasıl dikildi?

2009 yılının Osmangazi Belediye başkanı Recep ALTEPE liderliğinde, Bursa’nın tarihine ve kimliğine vurgu yapma çabaları sürerken, Deli Ayten’in heykeli için alınan karar birçok kişi tarafından takdirle karşılandı dönemde, siyasi çatışmaların gölgesinde, bazı kişiler heykelin dikilmesine karşı çıktılar. Ancak Recep ALTEPE, kararlılığıyla ve geleneksel değerlere vurgu yaparak, Deli Ayten’in şehre olan katkılarını ön plana çıkardı. Recep Altepe’nin açıklamalarına göre, Deli Ayten gibi bölgenin geçmişine damgasını vurmuş bir karakterin heykelinin dikilmesinin, şehre kültürel zenginlik katmanın yanı sıra, insanların geçmişle bağlarını güçlendirmek adına da önemli olduğuna inanıyordu. Ona göre, her sokağa ve her insana bir kitap yazılabileceği gibi, her şehir de kendi hikâyelerini yaşamış önemli kişiliklere bir şekilde saygı göstermeliydi. Recep Altepe’nin bu kararı, zaman içinde şehir sakinleri tarafından olumlu bir şekilde karşılandı ve Deli Ayten’in heykeli, günümüzde Bursa’nın merkezi konumlarından biri olan Yeni Cumhuriyet Caddesi’nde yer alacak şehrin simgelerinden biri haline geldi. Bu heykel, sadece Deli Ayten’in anısını yaşatmakla kalmayıp, aynı zamanda şehirdeki tarih ve kültür birikimine olan bir vurguyu temsil etmektedir. Günümüze kadar da dilden dile dolaşan hikâyeleri Deli Ayten heykeliyle birlikte yaşatılmaya devam ediliyor.

ABONE OL

YORUM YAP

Mesajınız tarafımıza iletilmiştir en kısa sürede onaylanıp yayınlanacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Çerez Kullanımı

Size daha iyi bir alışveriş deneyimi sunabilmek için çerezler kullanıyoruz. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.